Yatırımcı Arıyorum

Çatlak Kovanın Hikayesi

Motivasyon Hikayesi

Çatlak kovanın hikâyesini bilir misiniz?

Köy yerlerinde uzak bir yerden su taşınacağı zaman, uzunca bir sopanın ucuna iki kova takılır. Sopa boynun arka kısmı ile omuzlara yük verilerek kovalarca su taşınır. Bu sopaya ülkemizde çiğindirik adı verilmektedir. Hani şu şehirlerde, mahalle aralarında, sokak satıcılarının yoğurt satarken kullandıkları uzun sopa. Hikayemiz bir kova ve sucu arasında geçiyor.

Hindistan’da yaşayan bir sucu, her gün boynuna çiğindiriğini takar ve iki kocaman kova ile su taşırmış. Ancak kovalardan biri çatlakmış. Her gün inatla aynı kovalarla suyu taşırmış adamcağız. Sağlam olan kovanın, adam eve vardığında suyu dolu iken, çatlak olan kova eve yarı dolu olarak gelirmiş.

Yani patronun evine gelen su miktarı 1,5 kova imiş. Dolu olarak suyu getiren kova pek gurur duyarmış kendisiyle. Çatlak kova ise tam tersi her seferinde yarım kova su getirdiği için pek utanır, pek üzülürmüş.

Aradan iki yıl geçmiş. Çatlak kova bir gün ırmağın karşısında olan sucuya seslenmiş.

“Senden özür dilerim, kendimden utanıyorum. Neden utanıyorsun, bu utancın sebebi ne” diye sormuş sucu.

Çatlak kova yanıtlamış:

İki yıldır çatlak olduğumdan su sızdırıyorum. Bana verilen görevin yarısını yerine getirmiş oluyorum. Benim kusurum ve sen bu kadar çok çalıştığın halde emeklerinin karşılığını alamıyorsun.

Sucu yanıtlamış:

Patronun evine giderken yolun kenarındaki çiçekleri fark ettin mi?

Çatlak kova tepeyi tırmanırken güneşin ısıttığı yabani çiçekleri fark etmiş. Ama yine de içindeki suçluluk duygusunu atamıyormuş. Kendini kötü hissetmiş ve sucudan defalarca özür dilemiş.

Sucu kovaya bir daha sormuş.

“Peki, yolun sadece senin olduğun kısımda çiçekler olduğunu fark ettin mi? Dikkat ettiysen diğer kovanın olduğu kısımda hiç çiçek yok.

Ben senin kusurunu biliyordum ve bundan faydalandım. Senin olduğun kısma çiçek tohumları ektim. Biz ırmaktan dönerken sen her gün onları suladın. Senin sayende bende bu güzel çiçekleri topladım ve patronuma götürdüm. Sen çatlak olmasaydın ve suyu sızdırmasaydın, ben o çiçekleri götüremeyecek, patronumda bu güzel çiçekleri göremeyecekti”

Çıkartacağımız sonuç; Hayatta hiç kimse kusursuz değildir. Hepimizin kendimize göre kusurları vardır yani hepimiz bir çatlak kovayız. Kusurlarını sahiplenir ve ondan korkmazsanız, gücünüzü keşfedebilir ve pek çok güzelliğe sahip olma imkânı bulursunuz.

Muhteşem Bir Gün

100 yılı devirmek. Günümüzün şartlarında pek mümkün değil gibi görünse de dünya üzerinde 350 binin üstünde 100 yaşın üzerinde insan yaşıyor.

Bir gün bir gazeteci, 102 yaşındaki bir adamın varlığından haberdar olup, röportaj yapmak üzere evine gider. Adam yaşına göre dinçtir. Gazeteci adama, bu yaşta böyle sıhhatli olmasını ve bu kadar uzun yaşamasını neye borçlu olduğunu sorar. Gazetecinin beklediği yanıt klasik türdendir. Sigara içmem, bol yoğurt yerim, ayran içerim, sabah spor yaparım gibi. Ancak çok daha farklı bir yanıt alır. Yaşlı adam der ki;

Evlat, Allah’ın bana yaşamam için lütfettiği her gün, çok erken yatağımdan kalkar ve halime şükrederim. Sonra pencerenin önüne giderim. Birkaç dakika dinlenirim. Hava ister soğuk olsun, güneşli, sıcak ya da yağmurlu. Derim – Bugün muhteşem bir gün

Çıkartacağımız sonuç; Ne kadar uzun yaşadığınız önemli değildir. Önemli olan yaşam biçiminizdir. Çok yaşamak değil, kaliteli yaşamak önemlidir. Havanın nasıl olduğunun bir önemi yok yeter ki sizin havanız iyi olsun.

İnancını Asla Yitirme

Köyün birinde bir kuraklık havası hâkimmiş. Ne insanların kullanabileceği, ne hayvanların içebileceği, ne de tarlaları sulayacak bir damla su kalmamış.

Köylüler çaresiz bir şekilde çaresini Allah’tan dilemeye karar vermiş ve çocukları ile hayvanlarını da alarak kırlara çıkmışlar ki yağmur duası yapabilsinler.

Köyün imamı dua etmiş, Allah’tan yardım dilemişler. Daha ellerini indirmeden Allah’ın izniyle gök gürlemeye ve sağanak yağmur yağmaya başlamış.

Tüm köylü ıslanmış ancak küçük bir kız çocuğu ıslanmamış. Çünkü küçük kız, yağmur yağacağına inanıp gelirken şemsiyesini de yanına almış.

Çıkartacağımız sonuç; bir şeyin olmasını istiyorsak, onu canı gönülden dilediğimizde olmaması için hiç bir neden yok. Yeter ki içinizdeki inanç hiç kaybolmasın.

Bu üç hikâyeden çıkartacağımız genel sonuç, kusurlarımızı kabul edip ondan korkmadan gücünü keşfetmek, her gün ne olarsa olsun yaşamın güzelliklerini fark etmek ve bir işin olacağına dair inancımızı içimizden yok etmemektir.

Hayatı güzelleştirmek ve yaşanır hale getirmek içimizdeki güçte saklı.



kobi vadisi

Yorumunuz